5 Eylül 2008 Cuma

Dibe Doğru Tek Tek

Kayıyorum... Dibe doğru... Yavaş yavaş... Fark etmeden... Teker teker sayıyorum günleri... Tutunmak lazım biliyorum... Ama öyle kuvvetli ki çekim alanı... Ellerim kayıyor... Tutunamıyorum... Gözüm görmüyor uzun zamandır aydınlığı... O kadar alışmış ki karanlığa en ufak aydınlık gözümü alıyor. Hemen kapatıyorum perdeleri. Umut girmesin içeriye diye. İçeriye girenler ise itinayla karanlığa boyanıyor. Başka renk olmasın diye. Öyle kolay ki renkleri kapamak karanlıkla... Tek bir darbeyle...
Geziyorum bahçede... Gözümde aktı akacak yaşlar... İçimde yangınlar... Aşk... Ama karanlık... Çıkış yok... Fırça elimde... Düşünüyorum... Bitirmeli mi inat etmeli mi? Yeni/yine bir hüsran mı? Bu sefer şans var mı? Daha sıkı sarılıyorum düşmemek için... Ellerim kayıyor... Tutsa elimi oysa ki... Aydınlık sonrası? Ya da karanlık? Çeker miyim onu da derine? Çeker mi beni renklere? Döker miyim karanlığı onun da üstüne? Döker miyim karanlığı çöpe? Tutsa elimi oysa ki... Gelir mi aydınlık günler? Gelir... Ama gelmiyor... Tutmuyor ki elimi... O da bilinmezde... Dört bir yanı sarılmış... Tutsa elimi oysa ki... Buluruz mutluluğu... Ufacık aydınlıklarımız büyür, aydınlatır odalarımızı... Gömer karanlığı derinlere... Diplere... Dağıtır umutsuzluğu...
Tutar mı ki elimi? Tutmalı artık elimi... Ufak bir aydınlık var gözümü alan... Fırçamı alsam mı almasam mı?...