29 Aralık 2007 Cumartesi

HYPNOGAJA- Here Comes The Rain Again

yağmur yağsana eskisi gibi, ıslatsana bizi yeniden...

22 Aralık 2007 Cumartesi

söz vermiştin

Söz vermiştin bana, yanı başımda yaşlanmaya

Söz vermiştik bu dünyaya, ne olursak olsaydık

Kaç yıl geçti bak hala son bakışın miras bana

Saklı duruyor ne fayda, bıraksaydın solsaydık

Hangi bahane avutur bilmem hangi günahın bedeli bu

Kandırmıyor ne gündüzüm ne gecem, böyle intikam olmaz

Çok mu fazla bu sitem, ağır değil mi bu ceza

Söyle kim çok gördü seni bana, böyle yalnız kalınmaz

Paylaşılmıyor hüzün, paylaşamam yolu yok bunun

Anlatamam sözü yok bunun,

Çekilecek başa geldikçe dertler

Bi zaman bi yerde buluşuruz yolu yok bunun, kavuşuruz yolu yok bunun

Görülecek günü geldikçe...

candan erçetin-söz vermiştin

18 Aralık 2007 Salı

Teslimiyet Havası

"Hasret yakarmış…"


Sevdim mi? Sevdim galiba. Uzun zaman sonra ilk kez İlker’den başka birini düşündüm. Merak ettim. Özledim. Sesini duymak istedim. Sarılmak istedim. O beni sevdi mi? Sanmıyorum. Hatta hiç sevmedi galiba. Sevmesini de beklemedim aslında. Umurumda da değildi. Gerek duymadım düşünmeye. Bıraktım, diğer her şey gibi bunu da. Kendimi nasıl bıraktıysam. Sarsıldım. Mutsuzum şimdi. Yıllar sonra ilk defa etrafımdakilere mutsuzluğumu ifade edebiliyorum. Bu kadar zaman yılmadan nasıl devam ettiğimi merak ediyordu herkes. Ben de bilmiyorum. Çok güçlüyüm galiba. Güçlüydüm yani. Ya da öyle görünüyordum. Kendimi zorluyordum yığılmamak için. Ama olmadı. Artık daha fazla dayanamadım. Mutlu evlat, düşünceli arkadaş olmaktan usandım. Dört kolla işime sarıldım şu aralar. Ofiste yaşıyorum. Dört koca duvarın arasında, milyonlarca rakam ve ben. Yalnızım. Bu kadar zamandır hiç olmadığım kadar. Bütün sevdiklerim bir yerlere dağıldılar. Hepsi kendi hayatlarını yaşamaya gittiler. Sessizce, birer birer. Hep ben kaldım arkada. Kural bozulmadı gene. Arkalarından el sallayan ben oldum. Gözyaşı döken. Yalnız kalan.

Neden’lere sarıldım yeniden. Ya olmasaydı, ya gitmeseydi. Tekrar tekrar sorar oldum. Bu sınavdan kaldım ben. Acıyı hazmedemedim. Onsuz yaşamayı beceremedim. Hayatımda ilk defa bir sınavdan kaldım. Başarısız oldum. Çok sevdim ama, bütün suçum buydu. Kendimden çok. Uğruna canımı verebilecek kadar. Gözümü kırpmadan hem de. Hiç kimseyi dinlemedim. Körü körüne gittim. Aşıktım çünkü. Sevdikçe daha çok sevdim. Bağlandıkça bağlandım.

“Pişman mısın?” deseler, “Hayır” derim. Yine severim. Deliler gibi. Dünyayı görmeden. Aldırmadan. Ama bu sefer daha çok severim. Bütün sivriliklerimi törpüleyip severim. Bir oluruz yeniden. Tek, yek.

Onsuz burada kalmam neyin cezası hala anlayamadım. Bu kadar mutsuzluk neyin bedeli. Niye bu kadar acıyı ömrüme sığdırmak zorundayım. Anlayamadım. Anlayamayacağım. Mutsuzum. Umutsuzum. İçim boş. O kadar boş ki bir türlü ısınmıyor. Hep üşüyor. Kalbim o kadar yalnız ki kendisini sevmeyenlere düşüyor. Onu sevsinler diye. O kadar umutsuz. O kadar perişan. O kadar acınası.

Mutsuzluk sardı dört bir yanımı. Daraldıkça daralıyor. Küçüldükçe küçülüyorum. Ezildikçe eziliyorum. Bu sefer kabul ediyorum. Yenildim ben. Ellerim havada teslim oluyorum.

11 Aralık 2007 Salı

Başlıksız çünkü sonuçsuz

Soğuk. Rüzgâr var. Yağmur vuruyor sertçe camlara. Yumrukluyor camları beni uyandırmak için, uyuduğum derin uykudan. Aldırmıyorum. Kulaklarım sağır olmuş, dilim lâl. İsrafil borusunu üflemiş üflememiş umurumda değil. Bırakmışım her şeyi, dünyevi her şeyi. Yorgunluk kaplamış bütün hücrelerimi. Duygusal koma basbayağı. Silkinip dağıtmalı ama nasıl? Beynim memnun. Düşünmüyor. Beş kuruş etmeyecekleri. Kalbim de memnun. Çarpmıyor. Beş kuruş etmeyecekler için.
Uyanıp algıladığında kalbine hançerler saplanıyorsa uyu. Görüp duyduğunda üzüntüden kahroluyorsan görme, duyma. Seni bozuk para gibi harcayanlara kalbin düştüyse… Ben de cevabı bilmiyorum. Daha bulamadım. Ama nedenler yok artık, cevabı olmayan sorular sormuyorum bir bok olmayanlara. Bir şey de beklemiyorum onlardan. Çünkü biliyorum geri geleceklerini. Başka kapılarda köpek olduktan sonra. Ve o güne kadar susuyorum…