25 Nisan 2008 Cuma

Çocuk

“İki ucu boklu değnek sizin ilişkiniz”, gerçekten de öyle. Ne yaparsam yapayım vazgeçemiyorum. O da benden. Dönüp dolaşıp birbirimize bağırıyoruz, sonra susuyoruz. Sebebini biz de bilmiyoruz. Aramızdaki her neyse bir türlü bitmiyor. Uzadıkça uzuyor, bir türlü sonu gelmiyor. Hep bir şey söyleme isteği. Hep bir merak. Hep bir kontrol. Birbirine dokunamamak, hep uzak olmak. Hep istemek ama başaramamak. Korkmak, sebepsiz. Belki bağlanmaktan, belki tamamen kaybetmekten. Korkmak, derinden. Bir yandan da çok sevmek. Hep yanında istemek. Döngü. Aynı labirentte hep kaybolmak. Usanmamak. Durmadan çıkışı aramak. Kendini ararken…

Ben cevapları bulamamışken, ondan bulmasını beklemek haksızlık. Kırılmaktan korkan bir kalp o. Sevmeyi bilmeyen. Değerli olduğu söylendiğinde kaçan. O kadar değerli olmadığını kanıtlamak istercesine. Kıran, döken, parçalayıp bırakan. Değersizliğine inanmış. Kendini kabul ettirmeye çalışan. Kabuğunu kırmaya çalışırken çoğu zaman yorulan. Çocuk. Büyümüş görünen, öyle davranan ama minicik.

Bitmiyor. Ne kadar istesem de bitiremiyorum. Hala çok değerli. Hala çok önemli. Hep benimle. Zihnimin köşelerinde saklanıp duruyor. Benimle saklambaç oynuyor. Ben kovaladıkça kaçıyor. Kalbimi de yanına alarak…

Hiç yorum yok: