13 Ekim 2007 Cumartesi

13


Çamaşırları topluyorum, balkondayım. Bir şarkı mırıldanıyorum. Mutlu ve huzurlu. “13” diyor televizyon spikeri, 13. Susuyorum. Dünyadaki bütün sesler susuyor. Sadece ağıtlar yankılanıyor. Cami avlularında, evlerin bahçelerinde. Acılı annelerin, yıkılmış babaların ağıtları. Hüzünleri bütün hayatlarını kaplamış yas dolu insanların çaresiz çığlıkları. Habersiz küçük canların şaşkın bakışları. Acılarını dindirmenin hiçbir yolu yok. İçleri yanıyor, cayır cayır. Bir hiç uğruna yitip giden canlar. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” Milyonlar ağlıyor. İçlerinde olanları durduramamanın verdiği ağırlık, yüzlerinde sadece acı. Bu kaçıncı yitiren can? Kimse bilmiyor. Adsız kahramanlar yatıyor şehitliklerde. Anneler okşuyor mezar taşlarını, babalar suluyor mezarlarını. Her bayram. Hiç usanmadan. Her bayram.
Katiller mecliste. Katiller dışarıda. Ellerini, kollarını sallayarak dolaşıyor. Utanmadan demeçler veriyor. Birer birer düşüyor, birilerinin çocukları, kocaları, babaları. Birilerinin en çok sevdikleri. Yitip gidiyorlar. Arkalarında bırakarak canlarını. Yıkarak dökerek.
Kameralar burunlarının ucunda, acılarını yaşayamayan insanlar. Üzülmüş görünen yalancı haberciler. Rant sağlamaya çalışan popülist gazeteciler. Medya diye geçinen işe yaramazlar ordusu. “Acılar nasıl sömürülür?” konusunda uzman bir dolu insan. Politikacılar, milletvekilleri. Kokuşmuşluk. Buram buram. Tiksinti. Sadece tiksinti hissediyorum. Kurgu hayatlarında gerçeğe yer yok. Hep önceden yazılmış bir oyunu oynuyorlar. Mimikler, hüzünler hep sahte. Hiçbir şey gerçek değil, sadece acı gerçek. İçi yanan onlarca insan. Tek gerçek, onlar ve onların acısı. Gerisi yalan.
13 uğursuz mudur? Değilse bile artık uğursuz. O anneler, babalar, eşler, çocuklar için artık uğursuz. Bir daha duymak istemeyecekleri bir rakam. Bu bayram buruk bir bayram, hüzün dolu bir bayram. Hazana uygun. Acı dolu. Dökülen yapraklar gibi yitip giden hayatlar. Tam tamına 13 tane.
Birer birer düşüyor, birilerinin çocukları, kocaları, babaları. Birilerinin en çok sevdikleri. Yitip gidiyorlar. Arkalarında bırakarak canlarını. Yıkarak dökerek…

Şüheda göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar..

O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.

Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
not: çok acı ama artık 15.

Hiç yorum yok: