10 Kasım 2007 Cumartesi

Ölüm Cezası

“Bazen hayatta kalmak ölüm cezasıdır.” Öyle midir gerçekten? Yaşamak bir ölüm cezası mıdır? Elinde avucunda hiçbir şey kalmamış insanlar gerçekten yaşıyor mudur yoksa her gün biraz daha ölüyor mudur? Sevdiğinden ayrı yaşamak, yaşamak mıdır yoksa? Her gün deliler gibi özlerken hala hayatta olmak, aslında yaşamak mıdır? Yanından bir yıldız kaymışken geride kalmış, kurtulmuş olmak sevinilecek bir şey midir? Omzuna dayandığın arkadaşın şehit düşerken insan sevinir mi ailesine kavuşacağına? Sevinse bile suçluluktan, vicdan azabından kahrolmaz mı? Kırık bir gülümseme belirmez mi yüzünde? İçin için yanmaz mı?

İnsan kalbi toprağın altına koyulurken onunla gitmek istemez mi? İster. İstedim. Ama imkansızdı. Bana verilen bu dünyada kalıp yaşamaktı. Ne olursa olsun devam etmekti. Kayıp giden geri getiremeyeceğim bir dolu şeyin arkasından bakakalmaktı. Kaderine ağlamak ama yürümekti. Teslim olmadan emin adımlarla. İçin yanarken, yüreğin kanarken. Bırakıp gitmek istemek ama devam etmekti. Hayatın anlamı da bu değil mi zaten, ne olursa olsun yürümek. Yaşadığın her şeyden dersini alıp geçmişe gömülmeden, teslim olmadan yürümek. Bazen hayatta kalmak ölüm cezası olsa da…

Hiç yorum yok: