9 Eylül 2007 Pazar

Santralİstanbul

Dün gece Santralİstanbul açıldı. Ben de bir Bilgi mezunu olarak oradaydım. Desem de yalandır. O soğukta orada bulunmamın tek nedeni arkadaşım Deniz’in aylardır verdiği uğraşların sonucunu görmekti. Başka hiçbir şey beni oraya götüremezdi. 4 yıl boyunca Bilgi’de okumam, dostlarımın çoğunu orada bulmam, evime yollanan davetiye, mail adreslerime defalarca gelen davetiyeler. Ya da gündüz yapılacak mezun buluşması. Uğrunda iğne ipliğe dönen, gecesini gündüzüne katan, artık orada yatıp kalkmaya başlayan Deniz benim için bütün bunların üstündeydi. Ben de kalkıp gittim. Tabii ki mezun buluşmasına ya da kırk uzun dakika sürecek geyik konuşmaları dinlemeye değil. Saat 9 sularında başlayacak United Visual Artists’in gösterisine. Tabii bir Türkiye klasiği olarak 9’da başlamadı. Onun yerine Ian Simmonds’ı dinledik ki o da çok güzeldi.

Ian abi müzik dinletisini sunarken biz de “Modern ve Ötesi” adlı sergiyi gezmeye çıktık. Gördüğüm aşağı yukarı bütün resim ve heykellere bön bön bakarak sanat düşmanlığımı perçinledim. Daha doğrusu modern sanat düşmanlığımı. Zaten hiçbir zaman da anlamadığım şeylerin üstüne kafa yorma zahmetine katlanmadım. Bunların içine bale ve opera da dâhil. Hoplayan kadın ve erkekler ile avazı çıktığı kadar haykıran şişman teyze ve amcalar beni bir türlü cezp edemedim. Adımımı atmadım atmam da. Bu yönümle dedeme çekmişim. Beni yukarılardan bir yerlerden görüyorsa keyifli kahkahalar attığına eminim. Her neyse ben devam edeyim.

Santralİstanbul kampusu devasa bir alan üzerine kurulmuş. İçinde sergi salonundan tutun da amfi tiyatroya kadar bir dolu şey var. Hatta kokoşların mekânı, Oto mu Otto mu çözemedim, adı her ne ise o restoran da bir şube açmış. İçerisi o saatte sarhoş olmuş bir sürü insanla doluydu. Gece gittiğim için pek bir şey göremedim. Hatta önümü zor görüyordum. Sadece özenti gençlik çarptı gözüme. Bunalım takılan, ezik, kılıksız, simsiyah giyinmiş, tarz olalım, cool olalım diye bir bok olamamış, üstleri başları pislik içindeki zavallıları genç diye tanımlarsanız tabii ki. 8 yıl boyunca gerçek bunalımı ve rockçılığı KAL’da yaşayan bir şahsiyet olarak bu çabalara sadece güldüm ve acıdım. Kendilerini Amerika’daki üniversitelerde zanneden bu alternatif kılıklı rockçı zavallılar kendilerine çimleri ve yerleri oturma alanı olarak seçmişlerdi. Her köşede öpüşüp koklaşan, çiçek çocuk olmaya çalışan “Biz farklıyız.” diye bağıran tipler gördüm. Tabii ki çok eğlendim.

Ian abiden sonra sıra United Visual Artists’e geldi. Performansları tek kelimeyle müthişti. Harika bir ışık ve ses sistemi kurulmuştu. İlker görseydi, o da hayran kalırdı. Niye derseniz, kendisi de bu işlerle haşır neşirdi. Staras’ın has elemanıydı desem daha doğru olur. Önce her şey simsiyah oldu. Sonra amfilerden gelen sesle bütün iç organlarımın titrediğini hissettim. Muhteşem müziğe lazerler de katılınca ortaya izlenmesi gereken enfes bir gösteri çıktı. Anlatılmaz yaşanır diyorum.

Gösterinin bitimiyle oradan ayrıldık. Bu kadar Bilgili olmak yeter diyorum. Hatta o kadar anti-Bilgili, o kadar KAL’lıydım ki, insanların pis pis bakışlarına durup durup güldüm.

Kampus hayırlı olsun, başka ne denir ki…


http://uva.co.uk/ (izleyin derim)(united visual artists sitesi)

Hiç yorum yok: