14 Mayıs 2007 Pazartesi

kasım2006

Sen gittin yastığımda kokun misafir kaldı, gözlerimden haylaz yağmurlar yağdı,
Ayrılık mı, sen mi yoksa sevda mı, hangisi sebebim olur?
Dertli bağrımda camdan bir kalp var…



Tam 2 buçuk yıldır yazılmayı bekleyen bir yazı bu. Beynimin tozlu raflarında doğru zamanı bekleyen. Acımın belki de hafiflemesini. Ama bu öyle bir acı ki sadece kabuk bağlıyor. Altındaki yara hiç kapanmıyor. Tek bir dokunuşla kabuk düşüyor, yara kanamaya başlıyor. Aslında sadece yüzüme yansımıyor içimin yanması. Orada derinlerde volkanlar patlıyor. İncecik bir kabukla örtülemeyecek volkanlar…
Hep gideceğinden korkmuşum içten içe, bilmeden. O yüzdenmiş hep seninle olma isteği. Sarılıp hiç bırakmamam. Hayatımın her anında yanımda seni aramam. Hep o yüzdenmiş. Şimdi dönüp bakınca anlıyorum. Haklıymışım ne yazık ki. Beni bu berbat dünyada yapayalnız bırakıp gittin. Şimdi her gece sensiz çok zor geçiyor. Derdimi paylaşacak kimsem yokmuş gibi geliyor. Kimse senin boşluğunu dolduramıyor. Kimse gözümden ne demek istediğimi anlamıyor, kimse senin gibi sımsıkı sarılmıyor. Kimse beni senin kadar mutlu edemiyor. En önemlisi kimse beni senin kadar sevemiyor. Ne kadar önemliymişsin, ne kadar büyük boşlukları dolduruyormuşsun. Biliyordum ama bu kadar derinden hissetmemiştim.
“Hiçbir acı ilk anki kadar büyük olmazmış, zamanla azalırmış.” derler. Benimki hiç azalmıyor, aksine gün geçtikçe büyüyor. Özlem büyüyor içimde. Yaşamak için yaşıyorum, yüzümde her duruma uygun değişik maskeler, üstümde her duruma uygun değişik kostümler. Artık öğrendim gizlemeyi ağlama isteğini ve derinden sızlayan acımı. İnsan her şeyi öğreniyor da, bir türlü sevdiğini unutmayı, acısını gömmeyi öğrenemiyor ne yazık ki…

Hiç yorum yok: