23 Haziran 2007 Cumartesi

TALAŞ GÜNÜ


Bugün KAL’ın talaş günüydü. 2001 mezunu olan ben, geçen 6 yıl boyunca kapısından içeri adımımı atmadım. Xeyn, artık bunun sona ermesi gerektiği ve bu sene gerekirse saçımdan sürükleyerek götüreceği yönünde tehditlerini savurduktan sonra ben de sağlığım açısından bu mühim güne katılma kararı aldım. Oysa sabah-yani 12:10 sıralarında-kafamın yerinde tonlarca ağırlık sallanmaktaydı ve her yerim ağrımaktaydı. Hatta akşam Oğuz’la hırlaşmış olmamızın da bu durumda katkısı büyüktü. Dışarısı kavrulmaktaydı ve rüzgâr namına hiçbir şey yoktu. Zaten 12:10’da da Xeyn’in telefonuyla uyandım. Mırın kırın ettim ama karşıdan gelen ses gayet tehditkârdı. Kafamı kucağıma alarak evden ayrıldım. Daha kapıdan adımımı attığımda yüzüme bir sıcaklık çarptı. Günün nasıl geçeceği belliydi. Ama kararlıydım, yoluma devam ettim. Ne de olsa işin ucunda, sağlığım vardı. Kendimi zar zor vapura attım. Fark ettim ki, vapura binmeyeli bayağıca zaman olmuş. Elimde fotoğraf makinem, kulağımda müziğim -kardeşim ne kadar damar parça varsa yüklemişim!- böyle serin serin deniz havası eşliğinde keyif yaptım. Ama bu keyif kısa sürdü. Yolculuk bitti, serin deniz havası da. Kadıköy Meydanı bütün sıcaklığıyla “Hoş geldin!” dedi. Şöyle dedim bir soğuk su alayım ama ne mümkün, sular bile kaynakta. Telefona sarılıp Xeyn’i aradım. Xeyn her zamanki gibi Güğüm’de içmekteydi. Eniştemiz bizi ışıklardan alarak Güğüm’e kadar eşlik etti. Azcık orada takılıp okula doğru yola koyulduk. Trafik kilitlenmişti. Niye diye soracak olursanız, şöyle açıklayayım: Bizim dönem 256 kişiydi. Sadece bizim dönem. Ben mezun olurken okulun nüfusu, tam tamına 2016’ydı, yani kasabayı aratmayacak derecede yüksekti. Buyurun buradan yakın!






Herkes Sakız Gıda’nın önüne mevzilenmiş içmekteydi. Zaten bizim okuldan ya ayyaş ya da ayyaş çıkar. Baktım ki, genel durum hiç değişmemiş. Kadro yine sıkı içici! Tek fark, olgunlaşmışlar. 6 sene insanı nasıl da değiştiriyor. İnsanlara bakınca aklıma yıllıktaki fotoğrafları geldi. Çocukmuşuz ya! Şimdi hepsinin yüzünde olgunluk. Dikkatle inceledim herkesi tek tek. Bir ben, bir de Xeyn hiç değişmemiş, çok şaşırdım. Allah’ın bir lütfü bize bu. Ne zekâmız ne de yüzümüz! Hehehe!
Meşhur su savaşımızı da yaptıktan ve sırılsıklam olduktan sonra -tişörtüm içimi göstermiyormuş, görmüş olduk- saat 6 sularında artık eve dönme vaktinin geldiğine kanaat getirdik. Pek de serin olmayan bir vapur yolculuğundan sonra kendimi taksiye attım ve doğru büfeye geldim. Baktım buz gibi sular bana bakmakta, hemen bir tanesine sarıldım. Şimdi de evde yarı baygın bir şekilde yayılmaktayım, karşımda KAL’ın ellinci yılına özel yapılmış bira bardağı ve içinde buz gibi suyumla birlikte. Sıcak kardeşim, hala çok sıcak!!!!!!



Hiç yorum yok: