17 Nisan 2007 Salı

mutluluk

Bana mutluluğun tanımı yap deseler, cevabım herhalde şöyle olurdu: “Mutluluk, herkesin peşinden koştuğu, hep ulaşmak için çabaladığı ama benim bir türlü erişemediğim o duygu.” Galiba da hiçbir zaman erişemeyeceğim. Artık hep bir şeylerin peşinden koşup sonunda elim boş kalmaktan yoruldum. Ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım elim hep boş kalıyor. Şans nedense bana bir türlü gülmek istemiyor. Umudunu kaybetmek nasıl bir şey anlıyorum artık.


Keyfim hiç yerinde değil, boşu boşuna umut edip sonra o umutların elimde kuruduğunu görmekten bıktım galiba. O yüzden artık umut etmiyorum. Hatta etmek içimden gelmiyor. Hayatı öylece bıraktım, rüzgâr nereden eserse oraya gidiyorum. Karşı koymadan kendimi bırakıyorum. Uğruna savaşacağım hiçbir şey kalmadı. Dayanmaktan yoruldum. Başıma ne gelirse gelsin güçlü olmaktan yoruldum. En diplerde dolaşırken sanki en yukarıda gibi davranmaktan yoruldum. Yüzümde sahte ifadelerle herkesin yardımına koşmaktan yoruldum. İnsanları mutlu etmekten yoruldum. Yaşamaktan yoruldum galiba, asıl sebep bu.


Hayatta en çok istediğim şey sadece mutlu ve huzurlu olmak. Başımı dayadığımda huzur içinde gözlerimi kapayacağım bir omuz olsun istiyorum. Eskiden sahip olduğum ama elimden kayıp giden o omzu geri istiyorum. Onunla kaybettim umudumu, huzurumu ve dayanma gücümü. Geride içi boş, umutları kurumuş bir ben kaldım. Bütün zırhlarımı indirdim, geride bir ben varım, sadece ben...

Hiç yorum yok: